15 Mayıs 2015 Cuma

Studio Alchimia

Mimar Alessandro ve Adriana Guerriro tarafından 1976 yılında  Milano'da kurulan Post-Modern-Anti tasarımcılığın avangard bir grubu idi. Bauhause'un iyi ve zarif tasarım olarak nitelendirdiği modern tasarıma karşı, dönemim popüler grubu  Memphis Group gibi radikal tasarımları ile 8o'li yıllarda popülerleşen bir gruptur.
Studio Alchimia deneysel laboratuvar ve yaşam sergi alanı denilen, üretim yapılan ve sanat ürünleri satılan bir stüdyodur. Ulaşılabilirlik  önemliydi.. Kolay bulunabilen, ucuz ve parlak renkleri olan dekoratif malzemeler seçildi. Amaç tüketime dönük ürünlerden çok, sergilenecek ürünler tasarlamaktı.




9 Mayıs 2015 Cumartesi

MEMPHIS GROUP

İtalyan tasarım ve mimari grubu olan Memphis grubu Ettore Sottsass'nın Alchimia'dan ayrılmasından sonra 1981 yılında  Milano'da kurulmuştur. 1980'li yılların en önemli tasarım grubudur.1981 yılından 1987 yılına kadar postmodern mobilya,kumaş,seramik,cam ve metal objeler tasarlamışlardır. Endüstriyel tasarımda renk ve dekorasyonu kullanarak yeni objeler yaratma ve hayal gücünü zenginleştirme iddiasıyla ortaya çıkmıştır.Geleneğe, geleneksel biçime,desene,renge, dokulara karşıydılar. Çalışmalarını ilk kez Milano Mobilya Fuarında sergilediler. Memphis bazı eleştirmenler tarafından yavan bulunsa da büyük başarı elde etti.Tartışmacı bir girişim olarak başlayan şey büyük ticari başarı elde etti. Postmodern bir grup olan Memphis çeşitli kaynaklardan klasik mimari den 50'lilerin değersiz sanatına kadar her şeyden eklektik bir şekilde yararlandı.
Ettore Sottsass'ın çevresine topladığı uluslararası mimar, mobilya seramik ve dokuma sanatçılarından bazıları ise; Matteo Thun, Peter Shire, Martine Bedin, Andrea Branzi, Michele De Lucchi, Javier Mariscal, George Sowden ve Michael Graves'dır.

1 Mayıs 2015 Cuma

Anti Art- Anti Design

Geleneksel sanat kavramına, geleneksel sanata, sanatçı kavramına, geleneksel sanatsal standartlara, yüksek sanat değerlendirmesine, sanat piyasasına,sanatta bireyselciliğe, globalliğe, bir meslek olarak sanata, sanatın toplum üzerinde baskı kurmasına, sanat ile hayat arasındaki ayrıma karşı çıkmışlardır.
Genel olarak geleneksel sanat kavramına karşı çıkışı simgeleyen bir kavramdır. İlk dadaistlerden Jacues Vachenin 'sanat saçmadır' sözünü söyledikten sonra günümüze  gelmiştir.
Anti art bir çok durumda sanatın netliğine ilişkin bir felsefi yaklaşım olarak ortaya çıkmasına rağmen kimi örneklerde sanata karşı bir nefret olarak da vücut bulur.
Tasarımlarda ise çarpıcı renkler, ölçülerde bozulma, ironi ve kitsh kullanılır. Alışılmışın olağanın dışında tasarımlar ile kendini gösterir.


Hochschule Für Gestaltung/ Ulm, Almanya

Almanya merkezli bir tasarım üniversitesidir.  Bauhaus'un ardından Almanya'nın ikinci en iyi tasarım okulu diyebiliriz.Bu okulun yönetimine Bauhaus'un eski öğretim üyelerinden olan Max Bill getirilmiştir. Okul binası da Max Bill tarafından tasarlanmıştır. Ulm tasarım okulu Bauhaus düşüncesinin üzerine pedagojik açıdan, tasarım eğitimine bilimselliği katmanın yanı sıra Alman endüstrisi ile de yoğun bir ilişki içerisine girmiştir. Otl Aicher, Inge Scholl ve Max Bill ile Almanya'nın önemli tasarım okullarından biri haline gelen Ulm Tasarım okulunda dersler vermeye başladılar. Bunun yanında sanatın kültürle olan ilişkisine de önem vererek pek çok önemli ve Alman olmayan tasarımcıyı okula davet etti. Böylelikle Almanya dışından gelen eğitimciler okuldaki sanat algısını


çeşitlendirdiler. Ulm modeli olarak adlandırılan bir sistem ortaya çıktı. Buna göre bir çok farklı disiplin ve kültürleri bünyesinde barındırması ile bilinen, sanatın sadece farkı beyin fırtınaları ile değil farklı kültürdeki beyinlerin en yaratıcı ve en estetik olana ulaşılabileceğini savunan sistemdir. 
   Ders içeriği görsel deneyler simetri ve topoloji algı, 2-3 boyutlu çalışmalar. Atölyeler (metal,ahşap,plastik), Sunum,desen-yazı-dil-serbest el, yöntembilim, matematik. İşlevsellik ve yöntembilim önemli  bir öge olarak karşımıza çıkar. Bunun yanında teori ve pratik %50 gibi bir oranda müfredatta dengelenmiştir.

11 Haziran 2014 Çarşamba

SECESSION

 SECESSİON

Geçmişin Sanatından Kopuş “Secession”
20.yüzyıldaki her türlü kültürel ve ekonomik değişimi
kavrayabilmek için, 19.yüzyılda yaşanan olayların ardındaki süreçleri iyi
irdelemek gerekmektedir. Endüstri Devrimine bağlı olarak Avrupa’nın
birçok yerinde gelişen işçi sınıfının talepleri, 1848 yılında Fransa’da
ayaklanmalara neden olurken, Avusturya’da da başarısızlıkla
sonuçlanmış birçok girişimin patlak vermesini gündeme getirmiştir.
 Gelenekten ayrılarak yeni bir dünya oluşumunda sanat ve zanaatı
ayrılmaz kabul eden Secessionist hareketteki mimar ve tasarımcılar,
Hoffmann’ın toplam sanat, (Gesamtkunstwerk the total artwork)
kavramını, yaşamın her alanında avant-garde yaklaşımı yansıtan bir
tasarım bütünlüğü olarak savunmuşlardı. Burada sanat, diğer alanlardan
bağımsız olmayıp, güzel sanatlar ile uygulamalı sanatları birleştirici bir
unsur olarak uygulanmakta ve yaşamın her alanında bir dil birliği
yaratmaktaydı. Süslemeye karşı olmadan fakat süslemelenin tasarımları
yönlendirmesine de izin vermeden günlük kullanıma ait objelerin
tümünde ortak estetik değeri yakalayabilmek önemliydi. Doğru
malzeme seçimi ve iyi bir işçilikle işlevsel objeler üretilebilecekti.
Atölye’nin ilk büyük siparişi olan Purckersdorf senotoryumu Hoffmann
tarafından inşa edildi ve mobilyadan döşemelik kumaşa kadar iç
dekorasyonla ilgili olan temel elemanları Wiener Werkstätte’ta yapıldı.
 Secession hareketinde bir ressam olarak yer alan Klimt, dekorasyon
anlayışı ve bunu destekleyen dostluklarıyla Viyana Atölyesi’nde tekstil
tasarımına da katkıda bulunmuştu. Portresini yaptığı Friederike Beer
Monti’nin giydiği ve Dagobert Peche’e ait “Marina” adlı tasarımı
resmederek, Viyana Atölyesi tekstil tasarımcılarının baskı tasarımlarını
ölümsüzleştirmiş ve eserlerinin aynı zamanda bir belgeye dönüşmesini
de sağlamıştır



DİE BRÜCKE

 (TürkçeKöprü), Dresden'de 1905'te kurulan Alman dışavurumcu sanat topluluğu. Kurucu üyeleri; Fritz BleylErich HeckelErnst Ludwig Kirchner ve Karl Schmidt-Rottluff olan topluluğa sonradan katılanlar ise; Emil NoldeMax Pechstein ve Otto Mueller'dir. Bu akım, sanatla yaşam rasında bir yakınlık kurmayı amaçlar. 20. yüzyılda ortaya çıkan modern sanatın gelecekteki gelişmelerine temel oluşturan bu akım, dışavurumculuk akımını yaratmıştır.

KÜBİZM

1908′de Paris’te Picasso ve Braque öncülüğünde oluşan akım. Bu iki sanatçının yapıtlarını, küplerden oluşan bireşimler (“kübik acayiplikler”) olarak yorumlayan eleştirmen Louis Vuaxcelles akıma “Kübizm” adını vermiştir… Kübizm, cismin parçalara ayrılması ve yeniden değişik bir yorumla bir araya getirilmesi ilkesine dayanır.